Dünyanın en büyük barosu olan İstanbul Barosu hafta sonu Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenecek. Genel Şura ile yeni lider ve idaresini belirleyecek. Yedi avukat kümesinden sekiz aday baro başkanlığı için yarışacak. 51 bin 352 kişinin oy kullanacağı düşünülen baronun lider adayları şöyle:
– Evvel Prensip Çağdaş Avukatlar Kümesi adayı Filiz Saraç.
– İstanbul Barosu İdare Heyeti Üyesi ve Evvel Avukat Kümesi’nin adayı Avukat Elif Görgülü.
– Evvel Unsur Çağdaş Avukatlar Kümesi Yükseliş Hareketi adayı olan Hasan Kılıç.
– Bağımsız Avukatlar Kümesi’nin adayı Gülden Sönmez.
– Avukat Hakları Kümesi’nin adayı Mustafa Gökhan Ahi.
– Avukat Mert Er Karagülle.
– Milliyetçi Avukatlar Kümesi ismine Hakan Çatak.
– Genç Hukuk Hareketi’nden Türkan Kara.
İstanbul Barosu seçimi öncesinde adaylarla görüştük. Kelam sırası Genç Hukuk Hareketi Kümesi’nin adayı Türkan Kara’da…
‘İŞLEVİNİ TAMAMLAMIŞ KOLTUKLAR…’
Baro başkanlığına neden aday oldunuz?
Geldiğimiz noktada bunun artık bir mecburiyet olduğu kanaatinde olduğum için aday oldum. Çünkü, yıllardır tıpkı bireyler tarafından ahbap çavuş münasebeti ile yönetilen baro, gerçek sahiplerine ve kendi meslektaşlarına kapalı durumda. Avukat meselelerine ve toplumsal olaylar karşısında sessiz kalan, tahlil üretmeyen, yalnızca şahsî beklentilerini karşılamayı hedefleyen bir baro idaresi var. Artık fonksiyonunu tamamlamış koltukların değiştirilmesi gerekiyor. Baroda seçilme hakkında dâhi sahip olmayan genç avukatların hakkını savunmak ve itirazlarımı lisana getirmek için aday oldum.
Sizi öteki adaylardan ayıran özellik nedir?
Başkanlık makamından şahsi hiçbir beklentim bulunmuyor. Yıllardır alanda fiilen avukatlık yapıyorum. Avukatın karşılaştığı tüm mahzur ve problemleri yakından, birebir yaşıyor ve biliyorum. Mevcut barodaki idareden farklı olarak muhalefet partisi ile işbirliği içerisinde değilim ve son amacım de bir parti aracılığıyla meclise girmek değildir.
‘YALNIZ BIRAKILMIŞ DURUMDAYIZ’
Avukatların sık sık savunma alanında engellendiklerini duyuyoruz. Sizce savunmanın en değerli meseleleri neler? Bu problemlere ne tıp tahliller öneriyorsunuz?
Evet, bu mevzu hakikaten maalesef giderek artış göstermekte. Bunun birinci sebebi, avukatlık mesleği itibarsızlaştırılırken baronun duyarsız kalması ve üzerine düşen hiçbir yükümlülüğü yerine getirmemesi ile ilgili. Bugün avukatlık mesleği, öncelikle baronun avukatına, üyesine, meslektaşına eşit uzaklıktan bakmaması ve yönetimdekilerin kendi menfaatlerini en üstte tutmasıdır. Bugün adliyelerde, alanda, birebir muhataplık yaşayan meslektaşlarımız kalemlere sokulmuyorken, bilgi edinme hakları büsbütün ihlal ediliyorken yahut müvekkilleri tarafından haksız iftiralara uğruyorken baronun müdahil olmaksızın seyirci kalması ve tek yaptığının avukat hakkında disiplin evrakı açması olmasıdır. Baronun, meslektaşların temel problemlerine Twitter’dan paylaştığı ezbere cümlelerle açıklama yaparak tahlil olamayacağı açıktır. Avukatlar, barodan beklediği korunma, teminat ve gerektiği anda erişilebilme konusunda asıl pürüze baroda takılmakta. Bilhassa fiilen çalışmakta olan bizler, bu tıp problemlerde birbirimize dayanak olarak çözme gayretiyle yalnız bırakılmış durumdayız.
. ‘SAVUNMAYA TANINAN HAKLAR VE YETKİLER GENİŞLETİLMELİ’
Şu an Türkiye’de yargının bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yargının sıkıntıları sizce nelerdir?
Savunmanın bugün en değerli meseleleri başta mesleksel manada cezai ve ekonomik teminatının olmayışıdır. Bir avukat, çarçabuk şikayet edilerek ceza alabilmekte, ayrıyeten önemli geçim düşünceleri içerisinde bulunan avukatlara baro hiçbir takviye sunmadığı üzere avukatları bankalara mecbur bırakarak meslektaşlarını sıradanlaştırmakta ve bu yollarla da giderek prestij kaybetmesine sebep olmakta. Mevcut baro idaresi, bu vakte kadar edindiği tüm gelirlerin, tahsis edilen tüm gayrimenkullerin, kısaca baro kasasına giren her kuruşun açıklamasını yapmak ve gelirleri tüm üye avukatlarla paylaşmak durumunda. Bugün, baro varken hiçbir avukat banka yahut öteki bir kuruma maddi manada muhtaç edilmemeli. Bize nazaran, dünyanın en büyük barolarından biri olan İstanbul Barosu’nun hiçbir üyesi maddi tasa içerisinde olmamalı, stajdan itibaren maddi ve manevi manada tüm avukatlar desteklenmeli ve karşılarında kolaylıkla muhatap bulabilmeli. Bizim birinci emelimiz meslektaşların maddi manada korku yaşamadan mesleklerini icra edebilmelerini sağlamak. Bize nazaran en kıymetli sorun ki ekonomiyi de direkt etkileyen bir konu olarak uyuşmazlıkların çok geç karara bağlanması ve gecikmelerdir. Ayrıyeten mahkemelere atanan hâkim ve savcıların mutlak suretle avukatlık mesleğini icra etmekte olan meslektaşlardan da imtihansız bir biçimde atanması, sahayı yakından bilen bireylerin de deneyimlerini verilecek kararlara yansıtması bir gereksinimdir. Hukukun, bireye nazaran değil, olaya nazaran hâkkaniyet çerçevesinde herkese eşit uygulanması temelinden uzaklaşılmamalı.
Savunmanın yargı içindeki kelamda rolü acil olarak güçlendirilmeli. Savunma hakkı kutsaldır, savunmaya tanınan haklar ve yetkilerin genişletilmesi gerekmektedir. Ayrıyeten mali durumlarına bakılmaksızın her vatandaşa avukat tutabilme imkanı sağlanmalı, bu husustaki altyapı çalışmaları hızlandırılmalı. Özetle, herkes bir avukat tarafından savunulmayı hak eder ve herkes eşit ve hakkaniyetli yargılama süreçleri yaşamalı. Yargının, tüm ayakları ortasında işbirliği ve bağlantının daha yüksek oranda sağlanmasına yönelik değişiklikler yapılmalı. Olaya bütünsel olarak baktığımızda, bahsettiğimiz konuların düzeltilmesi birçok sorunu çözecektir. Elbette ki hâlihazırda yargı alanında atılmış ve desteklediğimiz adımlar vardır; lakin bunlar yetersiz kalmakta.
‘MEVCUT İDAREDEKİ HERKESİN NİHAİ AMACI…’
Türkiye Barolar Birliği’nin eski Lideri Metin Feyzioğlu Lefkoşa Büyükelçiliği’ne atandı. Yapılan bu atamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Metin Feyzioğlu konusunda asıl irdelenmesi gereken elçiliğe atanmasından çok, TBB Başkanlığı’na kadar uzanan süreçte yaşanılanlardır. Çünkü, dün Feyzioğlu’nu TBB Başkanlığı’na seçtiren İstanbul Barosu, bugün muhalefet partisi için de birebir yolda ilerlemekte. Sadece kimi çevrelere yaranmak ve kendi menfaatleri için Feyzioğlu konusu üzerinden ağır tenkitlerde bulunmaları samimiyetsizdir. Mevcut idaredeki herkesin sonuncu maksadı, takviye gördüğü muhalefet partisinden milletvekili seçilme gayesidir.
‘STAJYER AVUKAT GELECEK TELAŞI TAŞIMAMALI’
Stajyer avukatlarla ilgili bir çalışmanız var mı?
Stajyer avukatlar, mevcut hukuk sisteminde sahip oldukları çok değerli pozisyonları yok sayılan bir kesim olarak bizim çok ehemmiyet verdiğimiz bir husustur. Hiçbir stajyer avukat gelecek derdi taşımamalı, maddi sıkıntılar yüzünden intiharı düşünmemeli ve mesleğe küstürülmemeli. Bu manada, tüm düzenleme ve kaynak oluşturma konusunda çok ayrıntılı çalışmalarımız mevcuttur. Staj periyodunda hiçbir avukat geçinebileceği hayat standardının altındaki sayılarla çalıştırılamayacak. Stajyer avukatların da öteki tüm avukatlarla tıpkı haklara sahip olduğunu savunuyoruz. Stajyer avukatlara gösterilen rencide edici tüm hareketlerin takipçisi olacağız. Stajyer avukatlara, günün şartlarına nazaran çok düşük kalan ve geri dönüşümlü kredi verilmesi uygulamasının kaldırılması ve geri dönüşümsüz, yüksek sayılara eriştirilmesi konusunda çalışmalarımız var. Ayrıyeten, stajyer avukatlardan alınan ruhsat bedelinin de fahiş olması karşısında sembolik sayılara indirilmesi istikametinde çalışmalarımız da mevcut.
‘ÇOK SESLİLİĞİN SORUN TEŞKİL ETMEYECEĞİ KANAATİNDEYİZ’
‘Barolar bölündü tartışması’ devam ediyor. İstanbul ve Ankara’da iki baro var. Bu husustaki görüşleriniz neler?
Biz, argüman edildiği üzere bu durumun siyasi olmaktan çok, mevcut barolar içinde eşit muamele görmemek ve ayrıştırılmak ile ilgili yaşanan meseleler sebebiyle daha çok bu oluşumların ortaya çıktığı kanaatindeyiz. Şahsi menfaatlere araç edilmeyip meslektaşların hakları konusunda olumlu olarak çalışan her türlü oluşum demokratik sistemlerde doğaldır. Çok sesliliğin sorun teşkil etmeyeceği kanaatindeyiz.
‘TEVKİL SIKINTISI DÜZENLEMEYLE ELE ALINMALI’
Avukat mesleğinde tartışma konusu olan birtakım mevzular var. Bunlardan biri de tevkil (birini kendisine vekil etme) konusu. Birden fazla avukat yerine diğer bir avukatı göndererek iş yaptırıyor. Bunun karşılığında ise çok düşük fiyatlar ödeniyor. Binlerce avukat da bunu bir gelir kapısına dönüştürmüş durumda. Tevkil konusuna nasıl bakıyorsunuz, baro lideri olursanız bu mevzuyu kurumsallaştırma üzere bir çalışmanız olur mu?
Avukatlık mesleği, bilhassa metropollerde icra edilmesi hâlinde, tevkil, mesleksel dayanışmayı sağlaması bakımından pahalı bir sistem ancak bu konuda kümeler kurulması, gelir kapısı haline getirilmesi, bize nazaran mesleğe ziyan vermekte. Elbette üstte da izah ettiğimiz sebepler ile alanda avukatlık yapan genç avukatların büyük bir kısmı maddi sorunlarla karşılaşmakta. Bu sebeple de bu durum talep görmekte. Burada yapılması gereken bize nazaran tevkil düzeneğinin bir düzenleme ile ele alınması, mesleği itibarsızlaştırılmadan ve meslektaşları da anlık iş takipçisi pozisyonuna düşürmeden daha sağlıklı bir yapı hâline getirmekte.
‘BARO, GÜCÜYLE HAKİKAT ORANTILI DAVRANAMADI’
İstanbul Barosu’na lider olursanız avukatların hangi problemlerini lisana getirmekte ısrar edeceksiniz?
Öncelikle, baroda yer alan her meselektaşın baronun asıl sahibi olduğu unsurundan yola çıkıyoruz. Üzerinde duracağımız kimi mevzular şöyle:
– Mesleğin prestijinin iadesi
– Tüm avukatların maddi ve cezai teminatlarının olması
– Baronun başkanlık dahil her bir ünitesine kolay erişim ve ulaşımı sağlamak
– Genç avukatlara baronun her alanında daha çok yer vermek, genç avukatlara seçilme hakkı tanımak
– Baronun toplumsal olaylarda haksızlığa uğrayanların yanında olduğunu hissettiren çalışmalar yürütmek ve baronun şahsi menfaatler için kazanım kapısı olmadığını vurgulamak, bu kanıyı de büsbütün ortadan kaldırmak.
Özellikle dünyanın en büyük barolarından biri olan İstanbul Barosu’nun mevcut idaresi, toplumsal olaylarda çoğunlukla etkisiz ve sessiz kalmıştır. Ölen bir meslektaş için baro önünde düzenlenen bir merasim ve değişmeyen sözlerden oluşan bir konuşma ile mevzular kapatılmış, takipçisi olunmamıştır. Tekrar toplumsal olaylarda İstanbul Barosu gücü ile gerçek orantılı davranamamıştır. Bunu kendim de toplumsal birtakım olaylarda yardım istemek üzere baroyu aradığımda aldığım cevaplarla da şahsen deneyim etmiş durumdayım. Şeffaf ve iştirakçi, ulaşılabilir, dayanışmanın olduğu bir meslek örgütü olarak hiçbir meslektaş ve haksızlığa uğrayan hiçbir vatandaş ayrımcılığa tabi olmayacak, baroyu yanında bulabilecek ve dayanışmadan faal formda faydalanacak.